31 Mart 2007 Cumartesi

3 Devils...

Helllllll..
Yeahhhhhhhhhhhhhhhh....
DJ bring it on down....

alibaz.blogspot.com

16 Mart 2007 Cuma

Son iş günü

14 kasım 2006'da ilk iş deneyimime atılmış oldum, aile dostumuz cumhur abi'nin şirketinde satış müdürünün ani bir kararla işi bırakmasına takiben, departmanda ingilizce bilen elaman kıtlığı nedeniyle "gel dış ticaret sorumlusu olarak başla, zaten ders de almıyorsun bu dönem hem de tecrübe de olur" gazıyla kendimi burda bulmuştum. Tam olarak hayal ettiğim bir iş yeri değildi, şehirden uzak prefabrik bir ofis alanı, karşıda bir fabrika, anca saat 10 gibi ısınan sabahları dondurucu soğukluktaki ortam. Her şeye rağmen ne kadar çok memnun olmasan da bu bir iş tecrübesidir, hem biraz da para kazanmış olurum diyerek burda çalışmaya devam ettim, ta ki bugüne kadar. Yaklaşık 4 ay süren ilk iş tecrübem bugün itibariyle sona eriyor. Her ne kadar alışmakta zorluk çekmiş olsam, pompalardan ve aksamlarından nefret etmiş bulunsam da içinde büyük bir burukluk var. Cumhur abi, gaye hanım, vedat, yavuz abi, sonerle olan muhabbetler ve şakalaşmalar burdaki günlerim her şeye rağmen güzel geçmesi sağladı. Dönüp baktığım zaman özlem duyacağım günlerin hiç de az olmadığını görebiliyorum. Her ne kadar bu yazıyı okumayacak olsalarda bana burdayken destek olan bu insanlara çok teşekkür ediyorum. Şimdi bir sayfayı kapatıyorum ve nisanda başlayacak askerliğimle yeni bir sayfayı açıyorum.

Not: Bugün alicim ankara'ya geliyor, o yüzden çok mutluyum. Bu sefer umarım daha çok görüşme şansına sahip oluruz.
Not 2: Geçen hafta itibariyle uzun zamandır inatla izlemediğim ve çok popüler olduğu için dışladığım lost dizisini izlemeye başladım. 5 gün içinde 17 bölüm izledim desem nasıl kaptırdığım belli olur sanırım, yakın bir zamanda lost konulu bir yazı yazmayı düşünüyorum.
Not 3: Böyle bir not yok hadi dağılın, dağılın hadiii!!!.....

9 Mart 2007 Cuma

Yarım cuma

Genelde cuma günleri burda uzun uzadıya bir şeyler karalıyorum ama bugün öyle olmayacak. Öğleden sonra askerlik şubesine gitmek için izin aldım. O yüzden olaki bu adam neden bu hafta öğleden sonra bloguna yazmadı, başına bir şey mi geldi diye merak edenlerin merakını gidermek istedim. Çok boş bir yazı oldu sanırım bu, kimseye bir şey katmıyor, o zaman dün öğrendiğim bir bilgiyi sizle paylaşayım, ORS Rulmanları'nın açılımı Ortadoğu Rulman Sanayi anlamına geliyormuş, evet gerçekten çok işe yarar bir bilgiydi bu. Neyse bakalım, benden bu kadar, içeri gidip izin kağıdı doldurmak gerekiyor.

2 Mart 2007 Cuma

hebele

Şubat ayı çabucak geçti, mart ayından gün almaya başladık bile. Cuma günleri saçma yazılarımla bana ve bloguma değer verenleri umarım çok sıkmıyorumdur. Bu hafta söz verdiğim gibi Bay J hakkında bir şeyler yazmayacağım, onun yerine daha eğlenceli bir konu olan ağır hizmet içten eksantrik dişli pompalar ve kullanım alanları hakkında bir şeyler karalayacağım deeeermişim. Tabiki böyle bir konuyla içiniz bayacak kadar kötü kalpli değilim, o yüzden daha neşeli bir konu olan düz ve helis dişli pompalar ve alev beklerinde bahsedeceğim, ahaha çok komik bir günümdeyim, inanın ki bu espriyi 7-8 satır daha devam ettirebilirim. Neyse şimdi cidden yazmak istediğim konu olan askerlik mevzusuna girmek istiyorum. Biliyorsunuz ki şubat ayı itibariyle yükseklisans programını tamamlamış bulunuyorum. Niyetim uzun süredir eylüle kadar bekleyip, doktora programına başvurmaktı ama bu kararımdan çeşitli nedenlerden dolayı vazgeçmiş bulunuyorum. Bunun sonucunda aile içinde yapılan bir toplantı sonucunda en kısa zamanda askere gitme kararı aldım, o yüzden hafta içinde askerlik şubesine giderek nisan celbinde beni silah altına almaları için(jargonu nası da kapmışım hemen) bir harekette bulundum. Şu an için nisanda alıp almayacakları belli değil, önümüzdeki hafta büyük ihtimalle bu sorunun cevabı belli olacak. Aslında bir gaz askere gidip geleyim isteğim askerlik şubesindeki atmosferi görünce biraz sekteye uğradı, diğer taraftan ise yaşımın 25'e geldiği düşünülürse bu yükü sırtımdan atıp, kendi hayatımı kurma yolunda ciddi bir adım atmak yolunda askerliği aradan çıkarmam gerekiyor. Nedense çoğu arkadaşım sen askerlik yapamazsın, çok zorlanırsın diyor. Aslında o kadar çıt kırıldım bir insan değilimdir ama kendime has huysuzluklarım da vardır. Bakalım gittiğim zaman neler gerçekleşecek, eğer bu celbe yetişmezsem büyük ihtimal ağustos ayında gideceğim. Bu konuda bir gelişme olursa yine sizinle paylaşırım.

Not: Ali'nin bıyıklı resimleri geçen haftaki güzel buluşmadan sonra elime geçmiş bulunuyor, en kısa zamanda bunlara blogumda yer vereceğim.

23 Şubat 2007 Cuma

Cuma Cuma

Bugün cuma yani bloguma saçma sapan şeyler yazma günü. Bu yazımda şu an tam olarak neden bahsedeceğime karar vermedim, o yüzden serbest çağrışımla ilerlemek istiyorum. Öncelikle sabahları işe giderken radyo odtü'de dinlediğim modern sabahları bahsetmek istiyorum. Modern sabahları bilenler bilir, bilmeyenler için ege kayacan, fahir öğünç ve oktay demirci'den oluşan bir kadrosu var. 7'de başlayan programda ege kısa anonslarla saat 8'e kadar parçalar çalıyor. Ege'nin müzik zevkini çok seviyorum, genelde 80lerin güzel hitleri ile eski ve yeni rock parçalarını tercih ediyor. Saat 8'de sonra fahir ile oktay gelmesiyle gazeteler ve gündem üzerine bitmek bilmeyen geyikler başlıyor ki bunlar beni çok eğlendiriyor. Onun dışında konusu önceden belirlenmiş doğaçlama radyo piyesleri yer alıyor. Küçük mübaşir beni çok fazla açmasa da bence natınfırt hastanesi çok eğlenceli. Bunun dışında program boyunca çalınan çıngılllar da çok güzel. Zaten ezelden beri bu programın çıngıllarına hastayımdır, son zamanlarda dönmeye başlayan rock tarzındaki "bugün mükemmel bir gün olacak" ile ankara havaları ayarında olan "kaşıkla" cidden çok başarılı. Canlı dinleme şansı olanlar ki bundan kasıt ankarada olanlar mutlaka dinlemeye çalışsın, ankara dışındakiler ise radyo odtü'nün websitesinden podcastleri indirerek programın belirli kısımlarını dinleme şansına ulaşabilir. Efendim bu hafta modern sabahlardan bahsettik, bir dahaki hafta dönüş yolculuğuma renk katan Bay J hakkındaki blog yazımda görüşmek üzere.

20 Şubat 2007 Salı

Doğum günü

Bugün benim doğum günüm. Ne hissetiğimi inanın hiç bilmiyorum. İnsanlar genelde bu günlerinde mutlu, heyacanlı kıpır kıpır olurlar ama ben nedense böyle hissetmiyorum tam olarak. Yani doğduğum gün olduğu için, arkadaşlarım ve aile bireyleri tarafından arandığım, mesajlar aldığım için mutluyum ama diğer taraftan hala doğum günümde yanımda olmasına alıştığım kişilerin yakınımda olmamasına alışamadım ve sanki hiç bir zaman da alışamayacağım. Orçun, Gizem ikinizi de çok özlüyorum, keşke en mutlu olmam gereken bu günümde sizin de sesinizi duyabilseydim, güzel mesajlarınızı alsam, gözlerinizin içine bakıp bir iki laf edebilseydik. Oralardan bana gülümsediğinize eminim, ben de sizi çok seviyorum.

16 Şubat 2007 Cuma

Zaman Makinesi

Bugün cuma, haftanın en sevdiğim günü. Cuma günü işten çıkıp evime gittiğim zaman kendimi çok mutlu hissediyorum ama o andan itibaren birden zaman hızla akmaya başlıyor, sanki biri zaman akış kolunu + yönüne çeviriyor. Etrafımda uçuşan çeşit çeşit renkler, ışık noktacıklarının uzayıp çizgi halini almasına görmesem de zamanın akışındaki bu hızlanmayı fark etmemek imkansız. Cuma akşamı evimde ya da pınar'da mutlu mutlu otururken, gözümü kapatıp açmamla pazar gecesine akrebin 12'e yaklaştığı ana hızlı bir ışınlanmam söz konusu oluyor. Bu nedenle pazar gecesi saat 12 olunca tekrar beni cuma akşamına atacak bir sistem geliştirme çabalarına giriştim. O yüzden justin, interpol, çok sevdiğim yakın dostum ceza'yı arayarak şimdilik albüm çalışmalarına ara verip, kendimi bu bilimsel çalışmaya adamaya ve benim gibi sıkıntı çeken tüm insanlara yardım etmeye karar verdiğimi açıkladım, bu karırım karşısında son derece üzüldüklerini seslerinden anlasam da bana dostlarım olarak verdikleri destekten çok mutlu oldum. Makinanın çalışma prensibi çok basit olacak, pompa fabrikasında çalıştığım için, bu mantığı zaman makinama da aktaracağım. Emme ucunu pazar 12'e basma ucunu da cuma 18'e ayarlayacağım ve bingo pat diye cumaya geri dönmüşüm. Daha draft halinde olan çizimlerinmi belki ilerde sizinle de paylaşırım.

9 Şubat 2007 Cuma

Debut albümüm yakında piyasalarda

Seçkin'in blogunu( http://stokgoz.blogspot.com/) takip edenler bilirler, kendisinin oraya koyduğu karaoke videosunu iş yerinde söylerken, patronların beni keşfetmesi sonucunda bir albüm teklifi almış bulunuyorum. Patronumun sahip olduğu Özsincan Plak A.Ş Lti Şti müzik şirketi daha çok sincan sound ve ankara havaları temalı müzikler ile pazarda önemli bir yere sahip. Bu albüm çalışmasında ben batı müziği ve sincan soundunu bir potada eritip füzyon tabir edebileceğimiz yenilikçi bir sound yakalama çabasında olacağım. Şimdiden prodüktörümle beraber çeşitli önemli müzik adamları ve vokallerle bağlantı haline geçtik. Bir debut albümü için hiç fena sayılmayacak bu kişiler arasında genç kızların sevgilisi Justin Timberlake, hip-hop dünyasının önemli kişilerinden bayan Miss Elliot, folk ve american rock soundunu icra eden başarılı sanatçı Sarah Brightman ve de çıkardıkları iki albümle büyük başarı yakalayan Interpol bulunuyor. Tabiki dünyaca ünlü bu sanatçıları dışında Türkiye'nin kendi kulvarlarında başarılı isimlerinden Ceza, Ferhat Göçer ve Şebnem Ferah da iletişimin içinde olduğumuz önemli kişiler. Albüm kayıtları geçen hafta sincan'da "eski sanayi stüdyo"da başladı, mastering işlemleri ise Londra'nın ünlü stüdyolarından Abbey Records Studio'da olacak. Şimdiden bu yolda bana destek verenlere teşekkür ederim, gelişmeleri blogumdan takip edebilirsiniz. "Pump up Sincan" isimli single albüm mart sonunda müzikevleri ve kitapçılarda yerini alacak, diğer taraftan itunes'dan da bu parçaları 99 cent karşılığı yasal olarak bilgisayarınıza indirip ipodunuzadan dinleyebileceksin. Korsanla savaşta verdiğim haklı savaşta yanımda olacağınıza eminim. En yakın zamanda siz hayranlarım ve sevenlerimle buluşmak üzere. F..k east west, sincan is the best side. Sincan ruleez maaaan.

6 Şubat 2007 Salı

ISD - PDSO

Evet burdan size gururla bildirmekten memnuniyet duyarım ki yeni bir oluşumun başlangıcını attım. Bu oluşum toplumun her kesiminden, her ülkeden bireye açıktır. Ben son derece kutsal ve önemli bir misyon doğrultusunda bir araya geldiğimizi ve gelecek nesiller için hayatı değiştirebileceğimizi düşünüyorum. Bu hedefi başarmak için sizin desteğinize ihtiyaçım var. Damla damla büyüyeceğiz, birken iki, ikiyken on, sonra ise milyonlara ulaşacağız. Evet sevgili dostlarım, bacılarım, kardeşlerim, bradırlarım, sisterlarım artık Türkiye'nin ve Dünya'nın ihtiyaç duyduğu taze kan burada. Artık tüm husumetleri sonlandıracak, çevreyi koruyacak, açlıkları sonlandırıp savaşları bitirecek örgüt burada, Ispanak Sevmeyenler Derneği (People Dislike Spinach Organization) resmen kurulmuştur. Aramıza bizden biri gibi gözüküp bizi içten yıkmaya çalışan Diego gibi insanlar çıkacaktır ama biz öyle bir kenetleneceğiz ki aramıza girmeye çalışan bu mikropları bu hastalıkları sistemimizden uzak tutacağız. Yaşasın ISD Yaşasın Özgürlük. Lütfen aramıza katılmak isteyenler commentleriyle bana destek olsunlar.

2 Şubat 2007 Cuma

Kar

Bugün sabah beyaz bir ankara'ya uyanmanın sevincini ve hüznünü bir arada yaşadım. Hüzün kısmı zaten korkunç olan sabah trafiğinde evimden kalkıp sincan'a gider iken yağan kar nedeniyle yaşanacak sıkıntılar ile ilgiliydi. Sevinç ise hiç kuskusuz uzun bir aradan sonra şehrin bütün pisliğini ve düzensizliğini kapatan o güzel örtü ile rastlaşmanın heyecanıydı. Bugün işe gelmeyi inanın hiç istemedim, şöyle yağan kar ve oluşan manzarayı pencereden izleyip, kahvemde yavaş yudumlar alıp gazeteyi okumak, daha sonra ise beremi, atkımı, eldivenlerimi alıp evimin oralarda güzel bir yürüyüşe çıkmak içinden geçen tek şeydi. İş hayatı okul hayatına hiç benzemiyor, aman bu dersi asayım da evimde oturayım, nasıl olsa sonra notları alır çalışırım diyip istediğinizi yapamıyorsunuz bu da anne babanın söylediği "okul yılları hayatınan en güzel günleri, bunun değerini bil" sözünü kanıtlıyor. Bir gün yine böyle evimden çıkmak istemediğim bir gün annemi iş yerimi arattırıp, "barın bu gün hasta müdür bey, ateşi var çok, dinlense çok iyi olur" dedirtip, oturup evimde istediklerimi yapsam nasıl olur acaba.

30 Ocak 2007 Salı

spor

Bilen bilir yaklaşık 4 aydır bir spor salonuna gidiyorum. Niyetim son bir iki senede özellikle de Bonn'da kaldığım sürede aldığım kilolardan kurtulmak. Fitness'a başlayan herkes bir kaç ay içinde kilolar veriyor ve kasları toparlanıyor, nedense bende geçen bunca sürede herhangi bir değişiklik olmadı, göbeğim malesef hala kocaman. Son iki haftadır proje vs ile uğraşmaktan spor salonuna gitmeye ara vermiştim, dün bir azimle kaldığım yerden başlayım dedim ama pek başarılı olduğum söylenemez. Hem başta yaptığım koşuyu tamamlayamadım hem de diğer hareketlerde bayağı bir zorlandım, bundan çıkacak sonuç spora çok ara vermemek gerektiği. Aslında dünkü zorlamanın altında yatan başka bir neden de annnemin akşam dayadığı yemekler, bakalım bu akşam da spora gidesim var ama öncesinde yediklerime dikkat edeceğim.

25 Ocak 2007 Perşembe

iso denetimi

Aslında burada eğlenceli şeylerden bahsetmeyi tercih ederim ama bugün işle ilgili sıkıcı bir şeyden bahsetceğim. Bugün çalıştığım yer olan Vimpi Pompa'nın İSO 9001 denetimi var, o yüzden herkes bir telaş içinde. Şirketin kalite politikası bütün duvarlara asıldı, girdiğimden beri yaklaşık iki aydır içi boş olan ecza dolabı dolduruldu, herkese tek tek görev tanımları verildi, fabrikanın içi temizlendi ve yeniden boyandı vs. Bu denetim bana ilkokul yıllarındaki müfettiş denetimlerini hatırlattı nedense. O zamanlarda müfettişin denetim yapacağı hafta öğrenilirdi, buna göre öğretmenler herkesin kıyafetlerine daha fazla özen göstermesini isterlerdi, sınıf duvarlarına asılan yazılar düzenlenirdi, sınıfın temizliğine dikkat edilir, herkes ödevleri yapıp okuma parçalarına hazırlıklı gelmelerini konusunda uyarılırdı. İşte ben de bir taraftan kalite politikasını ve görev sorumluluk tanımımı ezberleyip bir taraftan ise işimi yapmaya çalışırken bu eski günlere dalıp gittim.

24 Ocak 2007 Çarşamba

yuppii mezun oldum!!!...

Bölüm sekreterim İrem'den güzel haberleri aldım, projem geçer not almış, artık mezun durumundayım... stresli günlerimde destek veren herkese çok teşekkür...........

3 2 1 contact

Önce aysu sonra ali derken(sıralama ters olabilir, ikisininkini de aynı vakitler okuyumaya başladım da) ben de neden bir blog sahibimi olmayayım diye sordum kendime. Aslında bu sorunun çeşitli yanıtları vardı, mesala hayatımın çok monoton geçmesi ve hemen hemen her gün aynı şeyleri yapıyor olmam(pınar'la geçen zamanlar hariç). Diğer taraftan ise söyle düşündüm meğer monotunluktan sıkılmış durumdasın bir blog aç, bişeyler karalamaya başla, belki de bu sıradanlığı kırmana yardımcı olur. İşte tüm bunları düşünürken, başlamak bitirmenin yarısıdır diyerek ilk yazımı yazdım, bakalım devamı gelecek mi?

Bu arada inanılmaz gerilmiş durumdayım, dönem projemi nihayet pazartesi teslim ettim ve bugün sonucu belli olacak. Eğer haberler kötü olursa bir süre benden bir şeyler duyamayabilirsiniz çünkü atlamak için yüksek bir bina aramaya çıkmış olacağım, eğer iyi olur ise ilk işlerimden biri bunu burada açıklamak olacak.